SEÇİLMİŞ YAZILAR

Ebedi Liderlik

Prof. Dr. Acar Baltaş

Ebedi Liderlik“Lider doğulur mu, yoksa olunur mu?” Tarih kadar eski bu soruya doyurucu bir cevap bulmak kolay değildir. Liderliğin zaman içinde değişen özellikleri, bu soruya cevap vermeyi zorlaştırır. Günümüzde sadece politik alanda ve iş hayatında değil, sivil toplum örgütleri ve spor kulüpleri dahil her türlü kurumda gerçek liderlere ihtiyaç duyulmaktadır. Somut ölçütler belirlenmediği için de, liderlik eğitimi ya lafta kalmakta, ya da verilen eğitim betimsel özellikler taşımakta ve amacına ulaşamamaktadır.

Gerçek liderliğin içerdiği mücadele azmi, vizyon ve idealler, tarihin her döneminde ilham kaynağı olmuş ve kitleleri harekete geçirmiştir. Örneğin Atatürk’ün ülkenin en karanlık günlerinde ortaya koyduğu iyimserlik, kuvvetli bir karakter ve yılmadan çalışmak gibi “geleneksel” değer ve özellikler, hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir.

Romalı bir esir olan Spartaküs’ün 70 kişiyle başlattığı başkaldırı hareketi, 6 ay sonra 10 bin; bir yıl sonra da 100 bin kişiye ulaştı. Önceleri önemsenmeyen bu hareket daha sonra imparatorluğu tehdit eder duruma geldi. İlginç olan Spartaküs’e sadece esirlerin değil, - o günkü statüde esirlerden daha üstün ve özgür olan- köylülerin de katılmasıydı. Daha sonra Romalı bir asilin komutasındaki güçler, büyük güçlükle Spartaküs’ü yenmeyi başardı. Spartaküs’ü yenen ve o dönemde Roma’nın çok önemli bir şahsiyeti olan Crassus’un adını bugün hiç kimse hatırlamaz. Çünkü Crassus “kurnazlığı, fırsatçılığı, çıkarcılığı, ikiyüzlülüğü ve kaypaklığı” temsil ediyordu. Spartaküs’ün yaşadığı dönemde çevresinde böylesine bir güç toplamasının ve bugün de hatırlanmasının nedeni, sahip olduğu değerlerdir. Bu değerler, “eşitlik, adalet, özgürlük, paylaşma, kendinden çok çevresindekileri düşünmek”ti.

Askeri tarih yazarı Freeman geleceğin liderlerine “işini bilmeyi, adam olmayı ve adamlarına sahip çıkmayı” öğütlemiştir. Zamandan ve kültürden bağımsız liderliğin belki de en yalın ve özlü tanımlarından biri, bu ifadede gizlidir. Bu ifadeyi günümüzün kavramlarıyla ortaya koymak istersek “işini bilme”nin mesleki yeterlilikle ilgili olduğunu, diğer özelliklerin ise kişilik, yetkinlik ve karakterle ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Baltaş Grubu olarak yaptığımız araştırmalardan ve deneyimlerimizden yola çıkarak bu kavramlara yetkinlik boyutunda “dinleme”yi, kişilik boyutunda da “karar ve kararlılığı” eklemeyi gerekli görüyoruz.

İşini Bilmek

“İşini bilmek”, sadece çok okumak ve “veri toplamak”la gerçekleşmez. Okuyarak edinilmiş bilgi, ancak soru sorulunca cevap vermeye ve “akıl satmaya” yarar. Kitap okuyarak bisiklete binmeyi veya gitar çalmayı öğrenmek mümkün değildir. Atalarımız bu durumu “Sokma akıl kırk adım gider” diyerek özlü bir şekilde ifade etmişlerdir.

Verilerin (data) işe yarar kılınması, ancak bunlardan malumat (information), malumattan bilgi (knowledge), bilgiden de bilgelik (wisdom) elde etmekle mümkündür. Başka bir deyişle, öğrenilenlerin değer taşıması için, işlenmesi, hazmedilmesi ve özgün bir yorumla ortaya konması gerekir. İnsanları harekete geçirecek bir vizyona sahip olmak için entelektüel ve zihinsel birikim, bu birikimi yorumlayacak analitik zeka gerekir. Aksi takdirde ortaya koyulan vizyon değil, illüzyon olur. Tarih bu tür illüzyonların doğurduğu felaketlerle doludur.

Adam Olmak

“Adam olmak”, cinsiyetten bağımsız olarak kuvvetli bir kişiliğe ve değer sistemine sahip olmak, baskı altında bunlardan ödün vermemek, doğruluk ve dürüstlük–bir başka deyişle, özü sözü bir olmak-tır.

Bir liderin kendisini koruması gereken en önemli duygu “kibir”dir. Yalnız başına kalıp sükûnet içinde biraz düşünen her insanın, “deryada zerre” olduğunu hissetmesi zor değildir. Ancak iktidarın gücü ve kişinin kendini aşırı önemsemesi, birçok liderin bindiği dalı kesmesine yol açan, kibir duygusunu doğurur. Kibrin her dinde en büyük günahlar arasında sayılmasının sebebi, kişinin hem kendisi hem de çevresi için yıkıcı sonuçlar vermesidir.

Bir liderin aday olduğu veya bulunduğu pozisyonu doldurup dolduramayacağı konusuna iki soru ışık tutabilir. Birincisi “İşler iyi gitmediği zaman bu insana güvenilir mi?”; ikincisi de “Bu pozisyona gelmeden önce bu kişiyle ilgili fikriniz neydi?” Çünkü liderin çevresindeki veya onu izleyen birçok kişinin gözü, iktidar ışığından kamaşır ve gerçekleri göremez hale gelir. “Şeyh uçmaz, müritleri uçurur”, bunun halk arasındaki ifadesidir.

Gerçek bir lider çevresine nitelikli insanları toplar. 2006 yılında katıldığım World Business Forum’da New York’un efsanevi Belediye Başkanı Rudolph Guilliani, uyguladığı altı liderlik ilkesinden birinin, “kendisinde olmayan özelliklere sahip insanları yakın çevresine almak” olduğunu söylemişti. Çevresine kendisinden daha iyi eğitimli, zeki, yakışıklı, ince zevkleri olan, hatta daha uzun boylu kişileri toplayarak onları yönetmek ve o insanların potansiyellerini ortak amaç için performansa dönüştürmek, gerçek bir olgunluktur.

İş hayatındaki başarılı liderlik örneklerini konu alan ve çoğu üst düzey yöneticilere güzelleme niteliği taşıyan kitaplarda eksik olan boyutlardan biri, yöneticinin karakteriyle ilgili olan ahlaki boyuttur. Bu boyut, bu kitapları kaleme alanların kendi dünyalarında da bulunmadığı için, konu edilmez. 2008’in son çeyreğinde çıkan ekonomik krizin en önemli nedenlerinden biri budur.

Adamına Sahip Çıkmak

“Adamına sahip çıkmak”, “vefa”yla ilgilidir. İktidarı elinde bulunduranlar vefayı tek yönlü bir yol olarak görmeye ve bunu sadece çevrelerinden beklemeye meyillidir. Birçok yönetici, birlikte çalıştığı insanlara “kendi ihtiyaçlarını karşıladığı” ölçüde değer verir.

Çalışanlar yöneticilerinin kendilerini önemsediğini bilirlerse ve zor durumda kendilerine destek olacaklarına inanırlarsa, yöneticilerini hayatlarının merkezine alırlar. Yöneticisinin kendisine değer verdiğini, onun sağlığıyla, sorunlarıyla ilgilendiğini bilen çalışan, kendini işine ve yöneticisine adar. (Örneğin savaş alanında alınan kararların sonuçlarının ölmek ve yaşamak anlamına geldiği durumlarda bu özelliğin önemi artar.)

Dinlemek

“Dinlemek”, liderlerde en sık görülen eksikliktir (bkz. Liderlik Davranışları Araştırması). Genel olarak liderler anlamaktan çok anlatmaya, dinlemekten çok konuşmaya eğilimlidirler. Kendilerine anlatılmak istenilenleri bildiklerini düşünürler ve zamanları çok dar olduğu için hemen sözü alarak, üstün fikirlerinden çevrelerindeki kişileri nasiplendirme yolunu seçerler.

İyi dinlemek, insanların sadece söylediklerini değil, söylemediklerini de anlamaya imkân verir; hem karşı tarafı anlamayı mümkün kılar hem de ne yapılması ve ne söylenmesi gerektiğini ortaya çıkarır.

Yöneticinin çevresindekileri dinlemesi, onlara samimi bir ilgiyle yaklaşması ve empati göstermesi anlamına gelir. Empati göstermek için kişinin karşısındakini kendisiyle eşit görmesi gerekir. Bu nedenle liderlik pozisyonundaki kişilerin empatik olması ender rastlanan, ancak bağlılık açısından büyük önem taşıyan bir özelliktir.

Hangi işle meşgul olursa olsun, hangi alanda ve kurumda yöneticilik veya liderlik yaparsa yapsın, insanları etkileyerek yönetme sorumluluğu taşıyanların tarih bilmeleri gerektiğine inanıyorum. Çünkü tarih kişiye nasıl davranılması ve nasıl davranılmaması gerektiğini öğretir. Tarih, insanlar ve olaylarla, aynı zamanda sebep ve sonuçlarla ilgilidir. Bugün yaşadığımız olaylara bakarak hayata anlam yüklemek mümkün değildir çünkü yaşanan her olay, daha önce yapılmış ya da yapılmamış olanların sonucudur. Tarih bilmek, kişiye olayları bir bağlam içinde değerlendirme fırsatı verir.

Karar ve Kararlılık

Liderin en önemli özelliklerinden biri az bilgiyle, baskı altında, doğruya en yakın kararı verebilmesidir. Kararları ertelemek ve daha fazla bilgiye ihtiyaç duymak, verilecek kararı karar olmaktan çıkartıp meydana gelen duruma verilen tepkiye dönüştürür ve halk arasındaki “araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur” deyişini akla getirir. Bu durumda da “atı alan çoktan Üsküdar’ı geçer”.

Karar verme açısından, geçen yüzyılın başı dahil olmak üzere, geçmiş dönemlerde liderliğin bugünkünden daha zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü o dönemde kaynak, kayıt ve bulgular bugünkü kadar ayrıntılı ve düzenli değildi. Dolayısıyla bilgiye ulaşmak çok daha zordu. Bunun yanı sıra kitle iletişim araçlarıyla sağlanan “geniş topluluklara kısa zamanda etkili biçimde ulaşma imkânı” yoktu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu öncesindeki 19 Mayıs 1919 – 29 Ekim 1923 arasındaki dönemi düşünürseniz ortaya çıkan sonucun önceden kestirilmesinin ne kadar imkânsız olduğunu görürüz. Bandırma Vapuru’na binmesi, bildiğimiz kadarıyla, Mustafa Kemal’in aldığı tek hesaplanmamış risktir ve burada da şansı yardım etmiştir. Vapurun İngilizler tarafından batırılacağı bilgisi Rauf Orbay tarafından kendisine verildiği halde Mustafa Kemal bu riski almış ve yolculuğa çıkmıştır.

Efsanevi satranç ustası Kasparov’a göre, karar süreci her insanın parmak izi kadar özeldir. Kararla ilgili yöntemler bir dereceye kadar öğrenilebilir ancak “karar ve kararlılık” kişilikle çok yakından ilişkilidir ve ancak kişinin bu alandaki potansiyeli ölçüsünde geliştirilebilir.

Kişilik açısından karar verme becerisini en çok etkileyen iki özellik iç uyum ve tedbirliliktir. Etkili karar için ortalamanın üzerinde bir iç uyum ve ortalama düzeyde tedbirlilik gerekir. Düşük iç uyum yüksek tedbirlilik karar vermeyi zorlaştırır. Buna karşılık yüksek iç uyum düşük tedbirlilik hesaplanmamış riskler içeren kararlar alınmasına neden olur.

Sonuç

Başlangıçtaki soruyu geri dönerek sıraladığımız liderlik özelliklerinden adam olmak başlığı altında ele aldığımız yüksek ahlak standartlarına ve etkili karar sürecine sahip olmak sonradan kazanılacak özellikler gibi gözükmemektedir. Buna karşılık belirli bir alanda uzmanlık geliştirmek, dinlemek ve adamına sahip olmak için vefa duygusu geliştirmek kişi kendini geliştirmek istediği ve zaaflarını erdem kabul etmediği ve kendisini geri bildirimlere açık tuttuğu takdirde geliştirilebilecek özellikler gibi gözükmektedir.

  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.