SEÇİLMİŞ YAZILAR

Geleceğin İçindeyiz

Prof. Dr. Acar Baltaş

Winston Churchill, “Ne kadar geriye bakarsan o kadar ileriye gidersin” demiştir. Bir insan yavrusunun bütün canlılık tarihinin özeti olduğunu düşünürsek bu görüşe hak vermemek mümkün değildir. Hayatın başlangıcının suda ve denizde tek hücreyle olduğunu, suda gelişip sonra karada sürünmeye başladığını ve bu canlılara eklenen kol ve bacakların nihayetinde iki buçuk milyon yıl önce dik duran homo erektuslara, sonra da iki yüz bin yıl önce zeki homo sapienslere dayandığını unutmamamız gerekir. Bu yolculuk insan yavrusunun nemli ve karanlık ortamda tek hücreyle başlayan ve amniyotik sıvı içinde gelişen, daha sonra sürünen, emekleyen, sıralayan ve nihayetinde ayağa kalkarak ilk adımlarını atan insan yavrusunun yolculuğu ile bütünüyle eş bir örüntüye sahiptir.

C. Sagan, “İki milyar yıl önceki atalarımız mikroplardı; yarım milyar yıl önce balık; yüz milyon yıl önce fareye benzer bir şey; on milyon yıl önce ağaç maymunları; bir milyon yıl önce de ateşin nasıl evcilleştirilebileceğini çözmeye çalışan proto-insanlardı. Evrimsel soy ağacımız, değişimi nasıl özümlediğimize göre belirlenmiştir. Günümüzde ise bu hız artmaktadır” demişti. Bugünü anlamak için geçmişe ve evrim tarihinin derinliklerine bakarken A. Shopenhauer’in, “Herkes kendi görüşünü dünyanın sınırları olarak kabul eder” sözünü unutmamak gerekir. İnsan zihninin günlük hayatta idrak etmekte zorluk çektiği basit gerçekler vardır. Örneğin şunu düşünün: Bir dosya kağıdını (kalınlığı milimetrenin onda bir) ikiye katlayın. Aynı işlemi 42 kere yaptığınızı hayal edin ve kalınlığı konusunda bir fikir yürütün. Bu örneği daha önce duymadıysanız, cevaba inanmakta güçlük çekeceksiniz. Hayal ettiğinizi gerçekleştirmiş olsaydınız 42 katlamada Dünya ile Ay arasındaki mesafeye, 51. Katlamada ise Güneş’e ulaşmış olacaktınız. Sezgiler doğrusal artışlar konusunda bazen yardımcı olsa da, üstel artışlar konusunda asla yardımcı olamazlar ve günümüzde teknoloji karşı konulmaz bir üstel büyüme hızında ilerliyor. Benzer şekilde teknolojik değişimin hızı da ivme kazanıyor ve her on yılda ikiye katlanıyor. İkiye katlanma süresi de giderek daha da kısalıyor.

Geleceğin içindeyiz

Juan Enriquez 20 yıl önce “Gelecek Peşimizde” adında bir kitap yazdı ve son yüz yıldaki gelişmelerin ürkütücü boyutlarını göz önüne serdi. Bilinen kurbağa hikayesini hatırlatmak istiyorum. Bir kurbağa 50 derece suda haşlanarak ölür. Oysa aynı kurbağayı 20 derece suya koyar ve yavaş yavaş ısıtırsanız 50 derecede yaşamaya devam eder. Bizler de bugün aynı durumu yaşıyoruz. Enriquez bugün benzer bir kitap yazacak olsa adını “Gelecek Geldi” koyardı. Arkanıza yaslanın ve düşünün 30 yıl önce kaybettiğiniz bir yakınınız bugün dünyaya gelse ne yapabilir, nasıl yaşayabilir ve mesleğini yürütmesi mümkün olur mu?

M. McLuhan’ın, “Önce biz araçları yaratırız, sonra da onlar bizi”, sözündeki gerçeği düşünün. Ray Kurzweil 20 yılı aşkın süredir gelecek konusunda ortaya koyduğu tahminlerle dünyanın önde gelen mucit, düşünür ve fütüristlerinin başında gelir. Optik karakter tanıma, metinden konuşma sentezi, konuşma tanıma teknolojisi ve elektronik klavyeli enstrümanlarla ilgilenmektedir. 2012 yılından bu yana Google mühendislik bölümünün başındadır ve kısa bir süre önce lansmanı yapılan bütün işlevleri sözlü komutlarla yapan Google Assistan’ın yaratıcısıdır. Kurzweil, örüntülerin evriminin dünyanın nihai öyküsünü oluşturduğuna inanıyor. Dolaylı yoldan işleyen evrim sürecinde, her aşama ve evre bir sonrakini oluşturmak için kendinden önceki evrenin bilgi işleme yöntemlerini kullanır. Kurzweil evrimin biyolojik
ve teknolojik tarihinin altı evrede oluştuğunu söylüyor. Bu evreler sırasıyla fizik ve kimya, biyoloji ve DNA, beyinler, teknoloji, teknoloji ile birleşen insan zekası ve altıncı ve son evre olan evrenin uyanışı.

Bilgi teknolojileri için ikinci bir üstel büyüme daha söz konusudur. Bir başka ifadeyle üstel büyüme hızının üstel büyümesi. Bunun nedeni bir teknolojinin maliyet etkinliği arttıkça onun gelişimi için daha fazla kaynak ayrılmasıdır. İnsan beyninin taranması üstel büyüyen teknolojilerden biridir. İnsan beyninin çalışma ilkeleri üzerinde kod çözme çalışmaları için gerekli araçlar yakın zamanda kullanılmaya başlandı. Bir süre önce beynin birkaç yüz bölgesinden birkaç düzinesinin model ve simülasyonları elde edildi. On yıla kalmadan insan beyninin tüm bölgelerinin nasıl çalıştığı ayrıntılı olarak anlaşılabilecek. Beş yıl içinde insan zekasının etkili yazılım modelleri tamamlanmış olacak. İnsan zekasını tam olarak taklit etmeye imkan veren donanım ve yazılım 2030 yılına varmadan geliştirilecek. Şimdiden bilgisayarlar biyolojik insan zekasını bütünüyle taklit etti ve Tureng Testini başarıyla geçti. (Tureng Testi, adını Alan Tureng’den alır ve yapay zekaya muhatap olanın, karşısındakinin insan olup olmadığını anlamasını ölçer)

Bu aşamaya gelindiğinde bilgisayarlar, insan zekasının güçlü yanlarını makine zekasının güçlü yanlarıyla birleştirecekler. İnsan zekasının güçlü yanları arasında örüntüleri tanımak, algılama yetisini kullanarak deyimden ilkeler çıkartmak, dil yoluyla toplanan bilgiler de dahil yeni bilgiler edinmek sayılabilir. Makine zekasının güçlü yönlerinin başında milyarlarca veriyi doğru olarak hafızasında tutmak ve bunları anında hatırlamak gelir. Biyolojik olmayan zekanın bir başka üstünlüğü, makinenin bir beceriyi bir kere öğrendikten sonra birçok kez hızlı ve doğru biçimde tekrarlayabilmesidir. Memeli canlıların biyolojik beyinlerinin elektrokimyasal sinyaller için kullandıkları saniyede yüz metrelik hızla kıyaslandığında, makineler sinyalleri ışık hızına yakın bir hızda (saniyede üç yüz milyon metre) işleyebilmesidir.

Bu gelişmenin önemli sonuçlarından biri, bir süre önce kendisini izleme imkanı bulduğum toplantısında Ray Kurzweil, internet yoluyla insan-makine uygarlığının sahip olduğu tüm bilgiye, göze takılacak bir lensle erişilebileceğini söylemiştir. Bunun için Böyle bir gelişmenin eğitim anlayışını nasıl etkileyeceğini düşünmek gerekir. Bilgi aktarmaya dayalı bütün eğitim sistemi yerle bir olacak, bunun yerine hangi bilginin aranacağı, bilginin nasıl sentezleneceği ve bu bilgiyle ne yapılacağı konusunda yeni ve çok farklı bir eğitim zihniyeti doğacaktır.

Bugün sahip olduğumuz iki yüz bin yıllık beyin birçok hata ve kusur barındırmaktadır. Beynimiz zekayı ve bilinci barındırır. Zekanın iki fonksiyonu vardır. Birincisi problem çözmek, ikincisi ise uyum sağlamak. Zeki insanların önemli bir bölümü ikinci işlevi ihmal ederler. Buna karşılık yapay zeka problem çözme boyutunda insana karşı tartışılmaz ve kıyaslanamaz üstünlüğe sahiptir. Bilinç ise insanın çektiği acıyı, üzüntüyü, hayal kırıklığını ve sevici yaşadığı yerdir. Bugün insan bedenindeki bütün organlar yapay yoldan üretilmiştir. Yakın zamanda bunlar 3D makinelerde üretilecek duruma gelecektir. Ancak bilim, beyin benzeri bir yapıyı yapay yoldan üretmekten şimdilik uzaktır. Enriquez’in deyimiyle “beyin hariç insanın geri kalanı paketlemedir”. Yapay zeka günümüzde insanların duygularını anlayıp değerlendirebilmekte ve buna karşı gerekli tepkileri verebilmektedir. Ancak henüz bu duyguları yaşayacak düzeyde değildir.

Sonuç

Bütün bu çalışmalar, yeni bir yolda olduğumuzu göstermektedir. Ancak bu yeni yolda hala eski ayakkabılarla yürümeye devam ediyoruz. Bu nedenle duyguları da yaşayacak bedenlere sahip olacak sanal gerçeklikteki sanal bedenlerin geliştirilmesi bundan sonraki aşamadır. Bu yazdıklarımız geleceğe dönük ve çok hayali gelebilir. İnsanlar değişimin yakın zamandaki etkilerini çok abartmakta, uzun zamandaki etkilerini ise azımsamaktadır. Sanal varlıklar ve bedeni olan ve olmayan robotlarla yaşanacak olan hayatın iyi veya kötü bir hayat olması ise, bu varlıkları yaratacak olan insanların niyet ve vicdanına bağlıdır.

  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.