SEÇİLMİŞ YAZILAR

Para ve Mutluluk

Prof. Dr. Acar Baltaş

Dünya'nın bir çok yerinde insanlara, hayat kalitelerini neyin yükselteceği sorulduğunda, alınan cevap ezici çoğunlukla, "daha çok para" olmaktadır. Kendini önemli ölçüde "mutlu" olarak tanımlayan insanlar da "biraz daha fazla" paranın mutluluklarını artıracağına ve "kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacağına", inanmaktadır. İnsanların büyük çoğunlukla karıştırdığı iki kavram vardır. Bunlardan biri "hayat standardı", diğeri ise "hayat kalitesi". Hayat standardı, esas olarak gelir ile yakından ilişkilidir. Fakirlik düzeyindeki bir gelir hayat kalitesini olumsuz olarak etkiler, ancak fakirlik düzeyinin üzerine çıkıldığında, hayat kalitesinin ve "mutluluğun" gelirle ilgili olmadığı birçok araştırmayla ortaya konmuştur.

Para ile mutluluk kazanmaya çalışmak çok kere insanları beklediklerinden uzaklaştırmaktadır. Para kazanarak daha çok mutlu olmak isteyen kişi, daha çok çalışmak zorunda kalmakta, kazandığı parayı harcayacak ve hayat kalitesini yükseltecek etkinliklere ayıracak daha az zaman bulmakta zorlanmaktadır. çünkü mutluluk, gelecek ve içinde bulunulan zamanla ilgili çok farklı duygular içerir. Bunlar "haz" ve "keyif" gibi iki farklı eksende yer alır. Haz heyecan, taşkınlık, orgazm ve rahatlık gibi bedensel özellikler taşır ve kısa zamanda unutulur. Buna karşılık keyif veren etkinlikler, iyi bir kitap okumak, derin bir sohbetin içinde olmak hatta dans etmek gibi kişiye zamanı unutturur. Bunlar için birikim ve beceri gerekir ve kişiye güçlü yönlerini hissettirir.

Mutlu olmayı sahip olunacak "obje" veya "şey"lere bağlayanlar, büyük çoğunlukla amaçlarına ulaşamıyorlar çünkü satın alınanın verdiği sevinç en fazla sekiz ay sürdüğü görülmüş. Buna karşılık; tatil, birlikte yemek gibi, anı doğuracak ve iz bırakacak yaşantılar çok daha değerli olduğu anlaşılmış. Daha çok para kazanmak için çalışmak, kişiyi sadece hayat kalitesini gerçekten yükseltecek aktivitelerden uzaklaştırabildiği gibi, sağlığını kaybetmesine de yol açma potansiyeline sahiptir.

ABD'de yapılan bir araştırmada serveti 500.000 doların üzerinde olanların %19 u, "yeterli miktarda paraya sahip olmak hayatımda sürekli kaygı oluşturuyor" ifadesini doğrulamıştır. Ancak birikimleri 10 milyon doların üzerinde olanların % 33 ünün bu ifadeyi doğruladığı görülmüştür. Görüldüğü gibi servet arttıkça, para konusundaki kaygılar da azalacağı yerde daha da büyümektedir. Bu büyük servete sahip insanların yarısından azı, "servetimi büyüttükçe daha mutlu oldum" ifadesine katıldığını belirtmiştir.

1957 yılında ABD'de yapılan bir araştırmada ortalama bir beyaz yakalının kazancının enflasyondan arındırılmış 10.000 dolar dolayında kazancıyla ve televizyon, klima, bulaşık ve çamaşır makinesinden yoksun olarak yaşadığı hayatı "çok mutlu" olarak nitelendirdiği bulunmuştur. 2004 yılında kazanç ortalama olarak üçe katlandığı halde, tüketicilere sunulan bütün konfor arttırıcı araçlara sahip olan katılımcıların ancak % 34 ü "çok mutlu" olduklarını belirtmişlerdir. Bu noktada düşünür Schopenhauer'in; "para deniz suyu gibidir, ne kadar çok içerseniz susuzluğunuz o kadar çok artar" sözünün bütünüyle gerçeği yansıttığını söyleyebiliriz.

Fakirlik sağlık için tehlikeli

Bu durumda ister istemez akla, "para ile mutluluk arasında hiçbir ilişki yok mu?" sorusu gelmektedir. Hiç şüphesiz zengin olanlar fakir olanlardan sadece daha "rahat" bir hayat değil, aynı zamanda daha sağlıklı bir hayat sürerler. Araştırmalar, fakirlerin yüksek tansiyona, koroner kalp hastalıklarına ve kronik ağrı ile sonlanan ölüm nedenlerine daha yatkın olduklarını ortaya koymuştur. Yoksulluğun egemen olduğu bir ortamda yetişmek , mutluluk üzerinde etkili olduğu bilinen sol prefrontal korteksteki etkinliğin yavaşlamasına neden olarak kişileri kronik depresyona daha yatkın duruma getirmektedir. Yoksulluk aynı zamanda ev içindeki ilişkilerde çatışmaya yol açarak huzursuzluk ve boşanmaya neden olabilmektedir. Benzer şekilde yılda 20.000 dolardan az kazananların, 70.000 dolardan fazla kazananlara kıyasla orta yaşta ölme ihtimallerinin 3.5 kere daha fazla olduğu görülmüştür.

Bu durumda fakirlik sınırının üzerinde olanların çok mutlu olduklarını düşünmek gerekir. Ancak yazının başında belirttiğimiz gibi, bu durum gerçeği yansıtmamaktadır. Psikologların mutluluğun ölçerken sordukları klasik sorulardan biri; "Her şeyi göz önünde bulundurduğunuzda hayatınız bu günlerde ne kadar yolunda kendinizi bu günlerde nasıl değerlendirirsiniz?" Bu soruya katılımcıların cevap verirken "1 beni çok mutsuz edecek düzeyde…..7 çok mutlu edecek düzeyde" arasında değişen bir seçim yapmaları beklenir. Bu soruya Kenya'daki Masai yerlilerinin 5.7, Gröland'ın buzulları üzerinde yaşayan İnuit'lerin 5.8, kendilerine özgü garip bir ilkel hayat yaşayan Amiş'lerin 5.8, Forbes 400 listesinde yer alan Dünya'nın en zengin insanlarının 5.8 ortalamasında değerlendirme yaptıkları görülmüştür.

Sonuç

Bu araştırmadan çıkacak sonuçlardan biri şudur. Dünya'nın insanlara sunabileceği her türlü konfora ve paranın satın alabileceği her şeye sahip olanlarla, ineğinden sağdığı sütü içen ve kuru otlardan yapılmış kulübelerde yaşayanlar arasında son derece küçük bir fark vardır. Parayla mutluluk satın almak mümkün değildir. Temel ihtiyaçları karşılamaya yetecek kadar paraya sahip olduktan sonra, para insana getireceğini düşündüğünden daha az fazladan mutluluk vermektedir. Gelecek yazımızda mutluluk üzerine etkili olan ve olmayanları konu etmeye devam edeceğiz. Okuyucularımıza, mutluluklarını sevdikleriyle geçirecekleri zamanla pekiştirdikleri ve unutulmaz anılar yaşayacakları "mutlu" bir yıl dilerim.

Kaynak:

Sapolsky, R.: "Sick of Poverty", Scientific American December 2006
Futrelle, D. : "Can Money Buy Happiness?" Money Magazine, August, 2005
Tomarken, A.I ve Ark.:"Resting Frontal Brain Activity: Linkages to Maternal Depression and Socioeconomic Status Among Adolescents." Biological Psychiatry, Vol.67, 2004

  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.