SEÇİLMİŞ YAZILAR

Parayla Alınmayan Mutluluk

Prof. Dr. Acar Baltaş

İnsanlara onları neyin mutlu edeceği sorulduğunda, çoğunlukla cevabın "para" olduğunu biliyoruz. Diğer taraftan "iyimser" olmanın mutluluğu kolaylaştırdığı yönünde çok sayıda yayın, beynimizi yıkamaya devam ediyor. Bundan önceki iki yazımızda bu konulara değinmiştik. Yakın zamanda yapılan bazı araştırmalar, mutluluğun önemli ölçüde; tatmin bulma kapasitesi, başkalarına iyilik yapma kapasitesi, yakınlık kurma ve arkadaşlık kapasitesi ile ilişkili olduğunu işaret etmektedir.

Diğer taraftan Seligman yaptığı araştırmalar sonucunda, mutluluğa giden üç temel yol olduğunu söylemektedir: Bunlar, sahip olmak, yapmak ve olmak’tır .

Sahip olmak, para aracılığı ile elde edilecek olanlara bağlıdır ve yazar buna, "tatlı hayat" demiştir. Para ile satın alınan ve kişi için son derece değerli bir objenin verdiği hazzın en fazla dokuz ay sürdüğü saptanmıştır. üstelik sık sık alışveriş yapmak "doyum" değil, duyarsızlaştırma yaratmaktadır.

Yapmak, eylem içinde ortaya çıkmaktadır. Bu eylem sevilen bir dostla fikre dayalı bir sohbet, kişinin içine girerek dinlediği klasik müzik veya okuduğu kitap, kaya tırmanışı yapan bir sporcunun yaşantısı olabilir. Yazar bu durumu "iyi hayat" olarak tanımlamıştır.

Olmak ise, kişinin kendisini aşan bir amaca hizmet etmesini içine alan bir durumdur. Zamanının, parasının ve enerjisinin bir bölümünü sosyal sorumluluk projelerine ayırmak bu bağlamda ele alınabilir. Bu yaklaşım "Bunun bana ne faydası var?" olarak özetleyebileceğimiz Anglo-Sakson yaklaşımının tam tersidir ve "Bunun başkalarına ne faydası var?" olarak tanımlayabileceğimiz farklı yöndeki bir zihin haritasının sonucudur. örneğin, kendinden daha az şanslı olan insanlara karşı kendini sorumlu hissetmek, kişileri bu tür eylemlere yaklaştırmaktadır.

Yaşam doyum puanı yüksek olanların hayatlarında var olan özellikler incelendiğinde şunlar bulunmuştur:

  • Komşusunu tanımak. Komşu ile yakın ilişkiler kişisel mutluluğa % 34 etki etmektedir.
  • İş için yolda tüketilen zaman mutluluk üzerine doğrudan ve olumsuz etki yapmaktadır.
  • Bir sosyal kulübün veya cemaatin üyesi olmak ve en az ayda bir kere düzenli olarak bir araya gelmek.
  • İnsanlarla iletişim imkanı veren bir iş yapmak.
  • Doyurucu bir cinsel yaşam.
  • Gün içinde tam sessizliğe zaman ayırmak.
  • İyi bir evlilik veya beraberlik sürdürmek.
  • Çocuk sahibi olmak ve onunla vakit geçirmek.
  • Az televizyon izlemek

Kısa bir süre önce hayatını ölüm döşeğindeki hastalara bakarak geçiren Avustralyalı hemşire Bronnie Ware emekli olduğu zaman meslek hayatındaki izlenimlerini, "ölüm Döşeğindeki Beş Büyük Pişmanlık" adlı kitapta toplamıştır.

  1. Keşke başkalarının ne diyeceğine bu kadar çok değer vermeseydim.
  2. Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.
  3. Keşke duygularımı dile getirseydim.
  4. Keşke arkadaşlarımdan kopmasaydım.
  5. Keşke daha çok mutlu olsaydım.

Görüldüğü gibi ölüm döşeğindeki hiç kimse, "daha çok para kazansaydım" dememiştir. Oysa insanlara "Daha çok mutlu olmak için neye ihtiyaç duyarsınız?" sorusunun cevabının genellikle, "para" olduğunu en başta belirtmiştik. İnsanların büyük çoğunluğu mutluluğun gerçekte bir seçim olduğunu ancak ölümle karşılaşınca fark etmektedirler. Bu seçim için gazete eklerinde ve kişisel gelişim kitaplarında yer alan "öneriler listesini" hayata yansıtmak mümkün olmamaktadır. Kişi bu önerileri tutmak için kendisine söz verse bile, bir süre sonra eski alışkanlıklarına geri dönmektedir. Mutluluk, bunu sağlayan zihin yapısına sahip olmak ve mutlu olmaya giden hayat yolunu benimsemekten geçmektedir. Alışkanlıklarından vazgeçmek ve konfor alanlarından çıkmak istemeyen insanlar daha mutlu olma şansından da kendilerini yoksun bırakmaktadır.

Ölüm döşeğindeki insanların en büyük pişmanlıklarından birisi de, bu kadar çok çalışmak yerine çocuklarıyla vakit geçirmemek olmuştur. Birçok genç aile, aynı yaşta çocuğu olan arkadaşlarla tatile çıkmayı ve herkesin kendi dünyasında yaşadığı bir tatil yapmayı tercih etmektedir. Oysa sadece aile üyelerinin birlikte olduğu ve çocuklarının gelişim ve büyümesini izlemek, tekrarlanamayacak anılara sahip olmak anlamına gelmektedir.

Sonuç

Görüldüğü gibi mutluluk sahip olduklarımızın bize vereceği değil, kendi iç dünyamızda gerçekleştirebileceğimiz bir duygudur. Bir hedef olmaktan çok yolculuğun kendisinden alınacak bir hazdır. Bütün okuyucularımıza keyif alacakları bir hayat yolculuğu dilerim.
 

  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.