SEÇİLMİŞ YAZILAR

İyimserlik Gerçekte Ne Kadar Yararlı?

Prof. Dr. Acar Baltaş

İyimserlik özellikle pozitif psikolojinin açtığı yoldan, bir taraftan psikoloji disiplininin alt yapısına sahip uzmanlar, diğer taraftan da kerameti kendinden menkul akıl hocaları ve kişisel gelişim uzmanları tarafından “mecburi” hale getirilmiştir. İyimserlik üç temel kabul içerir:

  • Olumlu sonuç beklentisi (gelecekle ilgili genel olarak olumlu beklenti içine olmak),
  • Olumlu yeterlilik beklentisi (çeşitli durumlarla başa çıkma becerisine sahip olduğuna inanmak),
  • Gerçekçi olmayan olumlu düşünce (iyi şeylerin kötülerden daha çok olduğuna ve kötülerin kendi başına gelmeyeceğine inanmak).

Hayat koşullarıyla ilgili olumlu ve olumsuz duygular arasındaki denge iyimserlik ve kötümserlik derecesini belirler. İyimserlik, işler zorlaştığı zaman, karmaşık duygular arasında olumlu olanların hâkim olduğu ve zor durumun olumlu sonuçlanacağı beklentisidir. Buna karşılık kötümserlik olumsuz sonuç beklentisiyle kaygı, suçluluk, öfke, üzüntü ve çaresizlik duyguları içinde olmaktır. Her insan hayatında istekleri ve gerçekleşmeyen amaçları nedeniyle bir dizi olumsuz duygunun oluşmasına yol açar.

İyimserlik ve sağlık ilişkisi

İyimserliğin özellikle kalp damar hastalıkları gibi sağlık sorunlarına olumlu etkisi olduğu düşünülmektedir. Kim ve arkadaşlarının 2004-2012 yılları arasında kadınlarla sürdürdüğü araştırmada, iyimserlik ölçeği puanlamasının en alt çeyreğinde yer alanların, kanser, kalp hastalığı, inme, solunum hastalıkları ve enfeksiyonlar dâhil olmak üzere en yüksek risk grubunu oluşturdukları bulunmuştur. Araştırma ilk şekliyle 1976 yılında 30-55 yaşları arasında 121.700 hemşirenin sağlık davranışlarını değerlendirerek başlamış, 2004 yılında iyimserlik boyutu eklenmiştir. Araştırmacılar bu sonuçların daha geniş çalışmalarla desteklenmesi durumunda, iyimserliğin öğrenilebileceği ve bunun sağlık sistemi içinde yeni müdahale imkânları doğurabileceğini ileri sürmüştür.1

İyimserliğe yatkınlıkla ölüm arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar sadece kanser ve kalp damar hastalığı için bir bağ bulmuştur. Yaşları 65-85 arasında değişen Hollandalıların ortalama 9 yıl izlendiği bir araştırmada; yüksek düzeyde kötümserlik gösteren bireylerle karşılaştırıldığında, yüksek düzeyde iyimserlik bildirenlerin kalp damar hastalığı sonucu ölüm riskinin anlamlı düzeyde düşük olduğu bildirilmiştir.2 97.253 Amerikalı kadını içine alan bir araştırmada iyimserlik yükseldikçe koroner kalp hastalığı riskinin azaldığı bulunmuştur.3

Finlandiya’da normal kan basıncına sahip 616 erkeğin incelendiği bir araştırmada, dört yıl içinde en kötümser olanların üç kat daha fazla yüksek tansiyon geliştirme eğiliminde oldukları görülmüştür. 2565 Kişinin dâhil olduğu bir başka araştırmada iyimserliğin kan basıncını olumlu yönde etkilediği bildirilmiştir.

İyimserliğin kalp ve kan basıncı için olumlu olduğu birçok araştırma bulgusuyla desteklenmektedir. Bu bulguların sağlığın bütünü için de geçerli olabileceği düşünülebilir. 2300 Yaşlı yetişkini içine alan bir araştırmada iyimserlikle genel sağlık arasındaki ilişki araştırılmıştır. İki yıl boyunca iyimser bakış açısına sahip olanların, daha az yaşama sevincine sahip olanlara kıyasla daha sağlıklı oldukları ve daha bağımsız hayat tarzını sürdürmeyi başardıkları görülmüştür.5

Sağlıklı insanların hasta olanlara kıyasla daha uzun yaşadığı muhakkaktır. İyimserliğin sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğu kabul edilirse, bunun hayat üzerinde de olumlu etkileri olması beklenir. Bu görüşü destekleyen bazı önemli araştırmalar vardır. Bunlardan birincisi bir Amerikan araştırmasıdır. 1960 Yılında 839 kişi psikolojik iyimserlik-kötümserlik düzeyi dâhil tam bir medikal taramadan geçmiştir. Bu kişiler 30 yıl sonra tekrar değerlendirildiğinde iyimserlik ölçeğindeki her on puanlık artışın ölüm oranını %19 düşürdüğü bulunmuştur.1

Kuzey Corolina Üniversitesi’ne 1960’ların ortasında giren 6959 öğrenci ayrıntılı bir psikolojik taramadan geçirilmiştir. Bunu izleyen kırk yıl içinde 476 kişi, başta kanser olmak üzere çeşitli nedenlerle ölmüştür. Genel değerlendirmede kötümserlerin ölüm oranının iyimserlere kıyasla %42 daha yüksek olduğu bulunmuştur.4

1985 yılında 545 erkeğin 15 yıl süreyle incelenmesi sonucunda iyimserlerin kötümserlere kıyasla %55 daha düşük kalp damar hastalığından ölme riskine sahip oldukları görülmüştür.4

Tedbirsiz iyimserlik

Gerçekten de iyimserliğin kişinin kendi beyanına bağlı, sübjektif duygusal ve bedensel bir iyilik halini de içine alan olumlu sonuçları vardır. Yukarda sıraladığımız literatürde iyimserliğin cerrahi girişimlerden sonra daha hızlı iyileşme, daha az hastalanma ve düşük ölüm riski içerdiği konusunda bilgiler vardır. Ancak iyimserliğin tümörleri küçülttüğü veya tıkalı damarları açtığı konusunda hiçbir somut kanıt yoktur.

İyimser insanların amaçlarının peşinde koşmak konusunda daha kararlı (sebatkâr) ve güçlükler karşısında daha büyük bir mücadele gücüne sahip oldukları bilinir. Ancak iyimserlerin hayat ve gelecekle ilgili gerçekçi olmayan tutumları yarardan çok zarar verme eğiliminde olabilir.  İyimserlerin kendilerini risk altında görmemeleri sağlıklı davranışlar geliştirmelerini engelleyebilir. Kötü şeylerin kendi başlarına gelmeyeceği kabulü, çok geç olana kadar (sigara ve alkol tüketimi veya hızlı araba kullanmak gibi) riskli davranışlara devam etmelerine neden olur.5

Zamanında önlem alınmayan sorunlar büyüyebilir ve kontrolden çıkabilir. Bu nedenle bazı durumlarda kötümserlik yararlı olabilir. Yapılan bir araştırmada kötümser eğilimleri yüksek olan hukuk öğrencileri, iyimser eğilimde olanlardan daha başarılı olmuşlardır.6

Sağlıkla ilgili bir tehditle karşılaştığında iyimserler çoğunlukla savunucu olma ve riski küçümseme konusunda gerçekçi olmayan bir tutum sergileme eğiliminde olurlar. Ancak aynı bilgi olumlu bir gelişme için fırsat olarak sunulduğunda, iyimserler davranışlarını düzenlemek için istekli olur.7

Müdahale çalışmaları arasında en eski araştırmalardan birini Weinstein gerçekleştirmiştir ve 88 lisans öğrencisi arasında gerçekçi olmayan iyimserliği (yani sağlık ve güvenlik risklerinin kendisi için geçerli olmadığını düşünme eğilimi) ortadan kaldırmak amacıyla tasarlanmış bir çalışmayı incelemiştir. Öğrenciler kendilerini 11 sağlık ve güvenlik tehdidi için risk faktörleri açısından değerlendirmiş, bu risk faktörlerine göre tipik bir öğrencinin durumu hakkında bilgi almış; daha sonra her bir sorun için karşılaştırmalı risk kararı vermişlerdir. Sonuçlar, akranlarının gerçek riskleri hakkında bilgi sağlamanın, normalde taraflı sağlık yargıları (ör. diyabet, kalp krizi) uyandıran problemlere yönelik iyimser önyargıları ortadan kaldırdığını göstermiştir. Kendilerini risk faktörlerine göre derecelendiren ancak akranları hakkında bilgi almayan öğrencilerin değerlendirmeleri büyük ölçüde gerçeklikten uzak olmuştur.8

Sonuç

Belki nu noktada okuyuculara iyi bir haber vermek gerekir. Felaket senaryoları yazma eğiliminde olanlar için kognitif terapi bir çözüm olabilir. Bunun için atılacak ilk adım bu düşünceleri tanımak, hayat üzerindeki olumsuz etkilerini fark etmek, yaptığı yorumların o kadar da doğru çıkmadığını keşfederek profesyonel yardım almaktır.

İyimserlik konusunda birbiriyle çelişen bulgular vardır. İyimserlerin hayatlarından memnun oldukları ve kendilerini iyi hissederek yaşadıkları muhakkaktır. Bu noktadan sonra önem kazanan, bu iyimserliğin tedbirsiz iyimserlik boyutuna geçmemesi ve bu kişilerin risklere karşı bağışıklıkları olduğuna inanmamalarıdır.

  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.