SEÇİLMİŞ YAZILAR

Kapalı Kapıları Açmak İçin Duygusal Zeka

Prof. Dr. Acar Baltaş

Nasıl oluyor da yüksek düşünsel zekaya sahip, dolayısıyla, çabuk kavrayıp öğrenen, problem çözmede yetenekli pek çok kişi, gerek iş gerekse sosyal yaşamlarında başarısız olabilirken, ortalama bir düşünsel zekaya sahip bazı insanların şaşırtıcı başarılar gösterdiklerine tanık olabiliyoruz? Bunun gibi sorular, zeka kavramın sorgulanmasına yol açmıştır.
 
Psikologlar neredeyse yüz yıldır zekanın tanımını yapmaya çalışmaktadırlar. On-on beş yıl öncesine kadar zeka dendiğinde akla gelen, anlama, hafıza, karar verme gibi zihinsel süreçlerdi. Buna bağlı olarak zeka ölçümleri de düşünsel yetenek ve becerilerin ölçülmesine dayanıyordu.
 
Son 20 yıldır yapılan araştırmalar zekanın zihinsel olmayan boyutuna dikkat çekmektedir. Bu boyutun insan psikolojisinin iç dinamiklerini anlama, esnek olma, uyum sağlama, strese direnç ve dolayısıyla başarı açısından önem taşıdığını gösterdiler. Akademik zeka olarak da tanımlayabileceğimiz düşünsel zeka, yaşamın getirebileceği değişikliklere veya fırsatlara hazırlıklı olmayı sağlamamaktadır. Hayatta başarılı olmak için tek tip bir zekanın şart olmadığı, zekanın en az yedi temel boyutu olan geniş bir yetenekler yelpazesi olduğu görülmüş ve insanlar arası ilişkileri yöneten zekanın duygusal zeka olduğu saptanmıştır.
 
Düşünsel zeka - duygusal zeka farkı
 
Hayal kırıklıklarıyla, korkularla, öfkeyle başaçıkmada, ilişkilerimizi huzurlu ve mutlu şekilde sürdürmede düşünsel zeka pek de işe yaramaz. çünkü davranışlarımızı yönlendiren, kurduğumuz ilişkileri ve niteliklerini belirleyen ağırlıklı olarak duygusal zekadır.
 
Araştırmalar, düşünsel zekanın iş başarısını ortalama % 6, duygusal zekanın ise % 27 ile % 45 arasında değişen bir oranda öngördüğünü göstermiştir.
 
1940’larda Harvard üniversitesi mezunu doksan beş öğrenci, orta yaşlara gelinceye kadar izlenmiştir. Okul sınavlarında başarılı olan öğrencilerin, kariyer, ücret, verimlilik gibi konularda başarı düzeyi daha düşük öğrencilere kıyasla çok da ileride olmadıkları gözlenmiştir. Bu kişiler aynı zamanda ne hayatlarından daha hoşnut, ne de aile, aşk ve arkadaşlık ilişkilerinde daha mutludurlar.
 
Duygusal zeka hakkındaki önemli bulgulardan biri de her kültür için geçerli olmasıdır. Kuzey Amerika’da yapılan duygusal zeka testlerinde belirlenen başarılı insanların ortak özelliklerinin Nijerya, Hindistan, Arjantin ve Fransa’daki başarılı insanlarla aynı olduğu bulunmuştur.
 
Çalışmalarda düşünsel zekanın aksine duygusal zeka konusunda cinsiyete bağlı herhangi bir farka rastlanmamıştır. Her iki cinsiyetin de duygusal zeka düzeylerinin genel olarak aynı olduğu görülmüştür.
 
Düşünsel zeka ile duygusal zeka arasındaki en temel fark ise şüphesiz, IQ zor değişirken, EQ’nun geliştirilebilir olmasıdır. Bilim adamlarının "duygusal zeka düşünsel zekadan daha güçlüdür ve öğrenilebilir" saptaması duygusal zekaya daha eşitlikçi bir nitelik kazandırmaktadır.
 
Duygusal Zeka’nın boyutları
 
Duygusal zeka, kendimizle, başkalarıyla ve çevreyle barışık olmayı, yaşama amaçlarını gerçekleştirmeyi ve zorluklarla başaçıkabilmeyi kolaylaştıran bir beceridir. Yani, "duyguları tanıma, anlama ve etkin biçimde kullanma becerisi" şeklinde tanımlanabilir. Baltaş grubu olarak kendi kültürümüzdeki "olgun" insan kavramının tanımladığı özellikleri batının duygusal zeka tanımında görmekteyiz. Akıllı kararlar için duygular vazgeçilmezdir. Mantıklı olmak duyguların farkında olmakla mümkündür.
 
Duygusal zekanın beş temel özelliği var. Hayatı anlamlı ve yaşanır kılabilen bu beceriler şöyle açıklanabilir:
 
Kendini tanıma ve yönetme becerisi: Bu beceri esas olarak duyguların farkında olma, koşullara ve amaca uygun olarak onları yönetebilme ve kontrol edebilmedir. Bu becerinin geliştirilmesi kişinin duygularından haberdarlığıyla, kazanılmış güvenli davranışıyla, kendine saygısıyla, bağımsızlığıyla ve kendisini gerçekleştirme girişimleriyle bağlantılıdır.
 
İnsanlar arası ilişkiler becerisi: Kişinin yakın çevresi ve sosyal dünyayla empati ve sosyal sorumluluk anlayışı içerisinde ilişki kurmasını sağlar. Diğer insanlara yol gösterme ve destek olma şansı verir.
 
Uyum sağlama becerisi: Geliştirici gerçeği arama, sorunlar karşısında yeni yollar bularak problem çözme ve esneklik özelliklerinin var olmasıdır. Kişi değişimin artan ivmesindeki en yararlı desteği duygusal zekanın bu özelliğinden alır.
 
Stresle başaçıkabilme becerisi: Duygusal ve bedensel zorlanmalar karşısında güçlü olmayı sağlayan yöndür. Stresleri göğüsleyebilme ve fırsatlara dönüştürebilmedir. Stresler karşısında hoşgörülü olmayı ve amaca dönük seçilmiş tepkileri düzenlemeyi sağlar.
 
Genel duygu durumu: Huzur ve mutluluk içeren bir iyimserlik halinin kişiye hakim olmasıdır. Olumlu duygular ve yüksek iç motivasyonla birlikte gider. Kişi kendisi ve diğerleri için umutludur. Enerjisini iyiden ve olumludan yana kullanır.
 
Akıl ve duygu birliği
 
Değişim alabildiğine hızlanırken ve beklenmedik gelişmeler insandan sürekli daha üstün bilişsel yeterlilikler talep ederken, önemi gittikçe artan duygusal zekanın geliştirilebilir olması, herkesin öğrenebileceği ve geliştirebileceği yetkinlikleri içermesi, bize gerek bireysel tatminimiz gerekse iş başarımız adına kaçırılmaması gereken yepyeni olanaklar sunmaktadır. Gözden kaçırmamamız gereken nokta, düşünsel ve duygusal zekanın birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı olduğudur. Bunu akıl-duygu birliği olarak da tanımlamak mümkündür. Akıl, duygusal zeka olmadan verimli çalışamaz. Düşünsel zeka ile duygusal zeka’yı birleştirerek etkin kullanmak, bugünün karmaşıklığına ve hızına yetişebilecek güçü verir. Geride bıraktığımız yüzyıla hükmeden düşünsel zeka idi. Yirmi birinci yüzyılda ise duygusal zeka düşünsel zeka kadar önemli ve geçerlidir. Yaşamı anlamlı kılmak ve başarı zeka türlerimizin sinerjisinde gizlidir. 

  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.