SEÇİLMİŞ YAZILAR

Mutluluk Ekonomisi

Prof. Dr. Acar Baltaş

1974 yılında Ekonomist Richard Easterlin, sonradan büyük ün kazanan "Ekonomik gelişme insanları çok geliştirir mi?" (Does Economic Growth Improve the Human Lot?) makalesini yayınladı. Bir çok ülkede gayrisafi milli hasılayı esas alarak yürüttüğü araştırması sonucunda bulduğu cevap, "muhtemelen hayır" oldu. Bu makalenin gördüğü ilgi, bu konudaki araştırmaların yayılmasına ve birçok ülkede tekrarlanmasına neden oldu. Ancak "Easterlin Paradoksu" önemli ölçüde geçerliliğini korudu.

örneğin İngiltere’de 1973-2009 yılları arasında milli gelirin düzenli artışına rağmen hayat doyumu bütünüyle sabit bir seyir izlemiştir. Farklı ülkelerde yapılan araştırmalar da benzer sonuç vermiştir. Son kırk yılda hayat standardındaki çok büyük gelişme insanların mutluluğunda herhangi bir fark yaratmamıştır.

İngiltere’de 2005-2008 yılları arsında en üst ve en alt gelir grubundakilerin, mutluluk düzeylerinin değerlendirmeleri arasındaki fark çok küçüktür. İnsanların büyük çoğunluğu için önemli olan gelirlerinin, içinde yaşadıkları çevreyle olan görece ilişkisidir. Bunun anlamı şudur: Harvard’da okuyan öğrencilere; "25.000 $ ortalama gelirin olduğu bir yerde, 50.000$ gelire mi sahip olmak istersiniz, yoksa 200.000$ ortalama geliri olan bir yerde 100.000$ gelire mi sahip olmak istersiniz?" diye sorulmuştur. Tahmin edebileceğiniz gibi öğrencilerin büyük çoğunluğu birinci seçeneği tercih etmiştir.

Bu araştırma, gerçek hayatta da Almanya’da birleşme sağladıktan sonra doğrulanmıştır. Doğu Almanya’daki işçilerin, Batı ile birleştikten sonra, öncekine kıyasla daha fazla kazandıkları halde, daha mutsuz oldukları saptanmıştır.

Easterling Paradoksunda belki küçük bir fark ortaya çıkıyor. Belirli bir eşik düzeye kadar mutlak gelir, yaşam doyumu üzerinde etkili oluyor. Yeterli beslenme, sağlık, hijyenik koşullar, eğitim ve barınma imkanlarından yoksunluk, mutsuzluğa ve depresyona neden oluyor. Ancak gelir artışının insanları sağladığı konfor araçları; laptoplar, akıllı telefonlar, spa merkezleri, egzotik ülkelere seyahat ve lüks restoranlarda yemek imkanları, kollektif iyilik hali üzerinde etkili olmuyor. Maddi yöndeki kazanımlar başlangıçta heyecan verse de, bir süre sonra psikologların hedonistik uyum dedikleri süreç devreye giriyor.

Bireysel ve toplu akıldışılık

İnsanlara hayat standardındaki yükselişin yaşam doyumlarında artışa neden olmamasını mutluluk konusunda çalışan ekonomistler, bireysel ve toplu (kollektif) akıl dışılık olmak üzere iki nedene bağlamaktadır. Bireysel akıl dışıklık parayla sahip olacağımız imkanların uzun dönemde vereceği hazzı, abartmamız olarak değerlendiriliyor. Toplu akıl dışılık ise, "en tepede olmayı istemek" gibi soyut bir anlam taşımaktadır. Buna göre herkes gelir düzeyi açısından kendisinden daha yukarıdakine bakmakta ve burada kalmak için verdiği mücadele nedeniyle, yaşamdan aldığı zevk düşmektedir.

Mutluluk konusunda çalışan ekonomistlerin bu sorunlarla ilgili ilginç bir çözüm önerileri vardır: örneğin bunlardan biri vergilendirme ile ilgilidir. Buna göre tüketim ürünlerinin yaşam doyumunu artırmadığı kabul edilirse, bunlar üzerindeki vergi yükünü artırarak tüketimi kısmak ve sağlanacak kaynakla geniş kitlelerin yararlanabileceği eğlence, dinlenme ve rekreasyon alanlarına yatırım yapmak daha etkili bir çözüm olabilecektir. Bir başka lüks tüketim ürünlerine çok daha yüksek vergiler koyarak, bunların tüketimini azaltmak, tasarrufu artırmaktır.

Robert ve Edward Skidelsky ise daha ileri giderek, çalışma saatlerinin kısaltılmasının ve belirli tür reklamlara sınırlama getirilmesinin, mutluluğu artırmaya katkı yapacağını ileri sürmektedir.

Sonuç

Mutluluk ekonomisi kavramı gerçekte çok yeni değildir. örneğin Sokrat, mutluluğun zenginlikte değil sevgi ve erdemde olduğunu söylemiştir. Batı kültüründe "sevginin bulunduğu masada yenen kuru ekmek, nefretin bulunduğu masada yenen ziyafet yemeğinden daha iyidir" anlamında atasözü vardır. Yeni olan ise, insanlık tarihi içinde biriken bu bilgeliğin, günümüzde bilimsel araştırmalarla ortaya konması, grafikler ve sayılarla ifade edilebilmesidir. çünkü orta yaşı geçen bir çok kişi parayla ev alındığını ancak bunu yuva yapanın para dışındaki özelliklere bağlı olduğunu bilir. Yine para kazandıran ancak kişiye anlam duygusu yaşatmayan bir işin, insanın ruhunu kuruttuğunu herkes ya yaşamış, ya da gözlemiştir.

Kaynak

Kahneman D. and A. B. Krueger ,: "Developments in the Measurement of Subjective Well-Being" Journal of Economic Perspectives, Vol. 20, 2006

Skidelsky, R., Skidelsky, E.,: How Much Is Enough. Penguin Books.2012.

Richard A. Easterlin, :"Does Economic Growth Improve the Human Lot?" in Paul A. David and Melvin W. Reder, eds., Nations and Households in Economic Growth: Essays in Honor of Moses Abramovitz, New York: Academic Press, Inc., 1974.
 

  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.