SEÇİLMİŞ YAZILAR

Narsist Liderlik

Prof. Dr. Acar Baltaş

Yaklaşık 3 sene önce gönderdiğim “Narsist Liderlik” yazısını yakın müttefikimizle ısınan ilişkilerimizin güncelliğinde küçük değişikliklerle yeniden gönderiyorum. Yüzünüzdeki gülümsemeyi muhafaza ederek okumanızı dilerim.

* * *
 
İstanbul Erkek Lisesi’nde Alman öğretmenlerden Alman kültürü içinde 8 yıl yaşadıktan sonra 1973 yılında ilk kez Almanya’ya gitmiş ve 27 yıl önce müttefik kuvvetler tarafından cezalandırılmak amacıyla yerle bir edilmiş, bütün endüstri ve altyapısı çökertilmiş bir ülkenin kalkınma düzeyini hayret ve hayranlıkla izlemiştim. Yıllar içinde Dünya’nın çeşitli ülkelerine yaptığım seyahatler, kurduğum ilişkiler ve okuyarak kazandığım bilgiler sonucunda vardığım nokta şu oldu: Kalkınmış ve kalkınamamış ülkeler arasındaki farkı “iyi yönetim ve kötü yönetim” arasındaki fark belirliyor. İyi yönetim ve kötü yönetim arasındaki farkı belirleyen de batı dillerinde “hesap verebilirlik” (accountability) denen “açıklık”.
 
Meslek hayatımın daha sonraki yıllarında farklı alanlardaki yöneticilerle çalışma şansım ve fırsatım olduğunda şunu gördüm: Ülkeleri, siyasi partileri, şirketleri, spor kulüplerini, sivil veya resmi organizasyonları önce başarıya, sonra felakete aynı kişi götürür. Bu kişi kurumun veya sistemin başında olan liderdir. Lider, yönettiği kurumun kültürüne damgasını vurur. Liderin kişiliği ve duygusal dalgalanmaları, birlikte çalıştığı kişilerle olan ilişkisini etkiler. Bu etki de hem kurum iklimi hem de yakın çevresinde olanların yaşam kalitesi ve ruh sağlıkları üzerinde önemli ölçüde rol oynar. Bu nedenle bu yazıyı hem ülkeyi yönetenler hem de iş hayatında birlikte çalıştığınız yöneticiler yönünden değerlendirebilirsiniz.
 
İş hayatı açısından çalışanların ruh sağlığı, ülkeler açısından vatandaşların refahı için en önemli tehdit, narsist bir liderle çalışmak veya kitle iletişim araçlarında ona uzun saatler muhatap olmaktır. Aşağıda sıralanan belirtilerin hepsinin bir tek kişide toplanma ihtimali çok düşüktür. Bu nedenle Amerikan Psikiyatri Birliği’nin bütün Dünyada referans alınan tanı kitabında da, “narsistik” tanısını almak için temel dokuz belirtinin en az beş tanesine sahip olmak, koşulu belirtilmiştir.
 
Başlangıçta tutku ve odaklanmayla yürüttüğü çalışmaların sonucunda kişi, içinde bulunduğu kurumun başına geçer ve çalışkanlığıyla başında olduğu sistemi ileri götürür. Bu gelişme kişinin kendi beceri ve değerlerine olan inancının yükselmesine ve bunun sonucunda kendisine olan güveninin ve hayranlığının üst düzeye çıkmasına neden olur. Çok kere sorun da bundan sonra başlar. Narsist kişilerin başlıca özellikleri şunlardır:
 
  • Kendini mükemmel görmek,
  • Kendinden başkasını düşünmemek ve davranışlarının başkalarına olan etkisiyle ilgilenmemek,
  • Bütün başarıyı kendine mal etmek, başarısızlık durumunda sorumluluğu başkasına yüklemek,
  • Olayları bütünüyle kontrol etme isteği,
  • Eleştiriye aşırı duyarlılık, aşırı tepki ve öfke,
  • Her konuda haklı olduğuna inanmak,
  • Başkalarını önemsememek,
  • Kuralların kendisi için geçerli olmadığını düşünmek

Hayata yansıması

Narsist, dış dünya kendisinden ibaret olmadığı ve kendi evreninden farklı olduğu için, bu farklı dünyayı algılamakta zorluk çeker. Bir narsistin güçlü görünüşünün ardında, temelde kaynağı çocukluğa uzanan derin bir güvensizlik yatar. Narsist liderlerin en büyük korkuları güçlerini kaybetmektir.
 
Kural ve yasaların kendileri için geçerli olmadığını düşündükleri için, kendilerini engelleyen ve sınırlayan durumlarla karşılaştıklarında, kural ve yasalara karşı gelmekten çekinmez, kolayca yalan söyler ve hile yaparlar. Ancak kendi yalanlarına kendilerinin de inandıkları için, bunu bir sorun olarak görmezler. Çok zorlandıkları veya yolun sonuna geldikleri zaman ise, Allah’a veya tarihe hesap vereceklerini söylerler. Yakın zamanda ABD, Avrupa ve Türkiye’de büyük şirketlerin üst düzey yönetici ve sahiplerinin büyük yolsuzlukların arkasındaki motif, bu kişilerin kendilerini yasaların üzerinde görmeleridir.
 
İnsan ilişkileri
 
Narsist bir insan çevresindeki kişilere ihtiyaçlarını karşıladıkları ölçüde, ilgi gösterir gibi yapar. İhtiyaçlarını karşılayacak insanların adeta transparan olmasını ister. Buna çok kere eş ve çocukları da dahildir. İnsanlara bir araç olarak bakar, onları kullanır ve bundan herhangi bir rahatsızlık duymaz; çünkü kendini bulunduğu çevreye bir hediye olarak görür. Bu nedenle “vefa” duygusu gibi bir duyguya bütünüyle yabancıdır. Onlara göre “vefa” tek yönlü bir yol olduğu için çevrelerindeki herkesten mutlak bir sadakat beklerler. Buna yanlışlarının onaylanması, olaylara onun gözünden bakılması da dahildir. Narsist lidere göre, insanları yakın çevresine dahil etmek, onlara verdiği bir hediyedir ve bununla yetinmeleri gerekir. Çok kere de haklı çıkarlar, çünkü bu insanların çoğu da bağımlı kişilik yapısına sahiptir ve kendi sosyal çevrelerinde lidere yakın olma ayrıcalığını kullanarak üstünlük taslarlar. Ancak narsist bir liderle çalışmanın kaçınılmaz sakıncası ihtiyaç kalmadığında “fırlatılıp atılmaktır”.
 
Yukarıda sıraladığımız özellikler, okuyucuların zihinlerine mutlaka en başta iş, daha sonra spor ve siyaset dünyasından, hem tarihsel, hem de güncel boyutta birçok örnek getirmiştir. Narsistik kişileri sadece kurumların başındaki liderler olarak düşünmeyen, düşünce perspektifini spor ve sanat aleminin gündeminde olan kişiler yönüne de genişletenler, çok sayıda örnek bulabilirler.
 
Bu satırları okuyanların aklına ilk gelen kişi hiç şüphesiz stratejik ortağımız olduğuna inandığımız ABD Başkanı Donald Trump’tır. Tarih, kurumsal alt yapısı ve devlet geleneği olmayan ülkelerde narsist bir başkanın ülkesini felakete sürüklediğinin örnekleriyle doludur. Ancak yakın zamanda yaşananlar, böyle bir liderin ABD gibi sistemi koruyan kurumların son derece güçlü bir şekilde birbirini denetlediği bir ülkede bile, ne kadar tehlikeli olabileceğini göstermiştir.
 
“Ben, Ben, Ben, Yine ve İlle de Ben…”
 
Narsistlerin cümlelerinin neredeyse tamamı “ben” diye başlar. Geçenlerde internette D.Trump’ın farklı zamanlarda topluluk önünde otuz iki farklı alanda “Dünyada kimse benden daha iyi olamaz” diye konuştuğu bir derleme izlemiştim.
 
Birlikte çalıştıkları kişileri göstermelik olarak onurlandırmak adına “biz” diye başladıkları cümleler bile, “ben” diye biter. Narsist bir lider bütün başarıyı kendisine mal eder. Kendinden evvel yapılanları ya yok sayar ve hiç sözünü etmez, ya da küçümser. Buna karşılık çok aşikar başarısızlıklarda dahi en küçük bir sorumluluk duygusu yaşamaz. İşler inkar edilemeyecek kadar kötü gittiğinde sorumlu olan ya başkaları, ya koşullar, ya da “dış düşmanlar”dır. Bunun örneklerini hem spor alanında, hem iş hayatında, hem de tarih boyunca siyaset sahnesinde görmek mümkündür. Ortada bir başarı varsa nedeni “kendileri”dır. Başarısızlığın nedenleri ise siyasette “dış güçler”, sporda “medya, hakem ve federasyon”, iş hayatında ise “konjontür, beceriksiz çalışanlar ve gerekli desteği vermeyen devlet”tir.
 
Yönetim Tarzı
 
Narsist bir liderin çevresinde göstermelik olarak danışmanlar bulunur. Danışmanlardan beklenen gerçekte uzmanlıklarını kullanarak lidere yol göstermek değil, onu onaylamaktır. Yukarıda sıralanan özellikler narsist kişilerin bir süre sonra gerçeklerden kopmasına neden olur. Narsist bir lider tarafından yönetilen bir kurumda, lidere sunulan bütün bilgiler onun algısını besleyecek ve egosunu yüceltecek şekle sokulur. Böylece narsist lider kendi yarattığı bir sanal gerçeklik dünyasında yaşar ve kendi dışındaki dünyanın da bir gün onun çizgisine geleceğinden emin olur.
 
Sonuç
 
Görüldüğü gibi, narsist bir liderle çalışmak, bir yönüyle ruh sağlığı açısından risk taşıma, diğer yönüyle de kişinin itibarı açısından yıkıcı sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir. Birçok Afrika ve Güney Amerika ülkesi yakın zamana kadar narsist liderler tarafından yönetilmiş, bazıları hala da yönetilmeye devam etmektedir. Narsist liderler denetim mekanizmalarının yokluğu nedeniyle iktidarı bırakmak istemez ve fiziki güçten düştüklerinde bile aileden birinin devamımı sağlamaya çalışırlar. Küba’da Raul Castro bunun en son örneğidir. Bunu önleyecek ilk koşul kurumsal şirketlerde ve halka açık şirketlerde, ABD’de siyasette olduğu gibi yönetim süresini sınırlamaktır.
 
Kaynakça:
 
American Psychiatric Association: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fifth Edition. Arlington, VA, American Psychiatric Association, 2013.
  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.