Yorgun Olduğumuzda Neden Çuvallarız? (*)

Ana sayfa / Blog | Seçilmiş Yazılar / Yorgun Olduğumuzda Neden Çuvallarız? (*)

Kendinizi yorgun hissettiğiniz bir günün sonunda yalnız (veya eşinizle / partnerinizle) eve dönüyorsunuz. Değil yemek hazırlamak tabak koyacak haliniz yok. Evinizin çevresinde bütçenize ve standartlarınıza uyan ve eve servis yapan üç restoran var. Biri, tuzlu ve yağlı yemeklerini düşündükçe ağzınızı sulandıran Çin restoranı; diğeri bol peynirli, bol malzemeli pizzaları sizi baştan çıkaran İtalyan restoranı; üçüncüsü de taze hazırlanmış salata ve esmer ekmekli sandviçler sunan, sağlıklı beslenme anlayışına sahip küçük bir bistro. Seçiminizi hangisinden yana kullanırdınız? Şimdi “nereden çıktı?” diyeceğiniz bir soru daha…Bu seçim, hafta sonu evinizin balkonunda kitap okuyarak geçirdiğiniz bir öğleden sonra yapacağınız seçimle aynı olur muydu?

 

İnsanların çok büyük çoğunluğu yorucu bir günün ardından sağlıklı olan yiyecekleri değil, yağı ve kokusuyla ağızları sulandıran, baştan çıkarıcı yiyecekleri seçme eğilimindedir. Evrimin bir sonucu olarak insan genleri, şekerli ve yağlı besinlerden haz almak üzere programlanmıştır. Yiyeceğin sınırlı olarak bulunabildiği doğada hayatta kalabilmek için gerekli olan bu özellik, aşırı şekerli ve yağlı besinlere kolayca ulaşılabilen günümüzde insan sağlığını tehdit eden bir durum olmuştur. Her ne kadar benliğimizin bilinçli yönü (mantıklı-düşünen beyin) yağ ve şekerin cazibesine direnmeye çalışsa da yorgunluk veya stres anlarında dürtüsel yönümüz (duygusal-hisseden beyin) baskın çıkmakta ve bizi sağlıksız yiyecek (junk food) tüketimine yönlendirmektedir. Bu nedenle, birçok diyet girişimi, stres verici bir yaşantı veya yorgun bir günün sonunda başarısızlığa uğrar.

 

Ego Boşalması

Bir önceki kuşak otomotiv endüstrisinin ürünü olan arabalar için kullanılan “fren boşalması” kavramıyla benzeştirebileceğimiz “ego boşalması” (ego depletion), hisseden beyinden gelen dürtüleri frenlemeye çalışan düşünen beynin (ego), haz verici uyaranların baskısına dayanamayıp direncini kaybetmesini tanımlar. İnsan iradesini kaslarımıza benzetebiliriz. Sürekli ağırlık kaldırmak nasıl bir süre sonra kasları yorar ve kişi biraz önce kaldırdığı ağırlığı kaldıramaz duruma gelirse, benzer şekilde baştan çıkartıcı uyaranlara direnmek de ciddi bir enerji kaybına neden olduğu için bir süre sonra kişiyi aynı uyaranlara direnemez duruma getirir.

 

Stanford Üniversitesi’nden bir grup bilim adamı, insanların beyninin mantıklı ve iradeli tarafının (düşünen beynin), meşgul olduğu durumlarda, insanların daha kolay baştan çıkıp çıkmadığını araştırmıştır. Bunun için de beyni zihinsel olarak meşgul edip, baştan çıkarıcı uyaranlara karşı direncini ölçmüşlerdir. Baba Shiv ve Sasha Fedorikhin adlı araştırmacılar katılımcıları iki gruba ayırmış; bir gruptan iki basamaklı, diğer gruptan yedi basamaklı bir sayıyı ezberlemelerini, ezberledikleri sayıyı koridorun sonundaki odada oturan araştırma asistanına tekrarlamalarını istemişler. Denekler, kendilerine gösterilen sayıları akılda tutmaya çalışarak yürürlerken, koridorda masa üzerine dizilmiş iki sıra ikramın önünden geçmişler. Birinci sırada çikolatalı kremalı kekler, ikinci sırada renkli meyvelerden oluşan sağlıklı bir külah sıralanmış. Deneklere ezberledikleri sayıları doğru tekrarladıktan sonra bu ikrama hak kazanacakları söylenmiş ancak seçimlerini önceden yapmaları istenmiş.

 

Ezberinde iki basamaklı sayıyı tutanların, yedi basamaklı sayıyı tutanlara kıyasla çok daha fazla sağlıklı meyve tabağını seçtiği görülmüş. Yedi basamaklı sayıyı akılda tutmak için yüksek beyin fonksiyonlarını daha yoğun kullanmak zorunda olanların ise içlerinden gelen dürtülere direnmekte zorluk çektikleri ve yüksek kalorili yiyeceklere yöneldikleri gözlenmiş. Bu duruma ego boşalması denmesinin sebebi kolayca anlaşılabilir. Bu araştırma, insan zihninin bilinçli ve yoğun bir çaba harcadığı durumlarda, dürtüleri kontrol eden sistemin davranışlar üzerinde daha fazla etkili olduğunu ortaya koymuştur (1).

 

Ego boşalmasını ortaya koyan ilginç araştırmalardan biri de adalet sistemiyle ilgilidir (2). ABD’de şartlı tahliye kararıyla ilgili davalar incelendiğinde, hakimlerin, tahliye taleplerini büyük çoğunlukla günün başında ve dinlenme aralığından sonra, red kararlarının ise yorgunluk arttıkça ve yemek molası yaklaştıkça verdikleri görülmüştür. Benzer şekilde İsrail’deki 8 yargıcın 10 ay boyunca verdiği 1.112 şartlı tahliye kararı incelenmiştir. Bu çalışmada günün başında veya öğle yemeği molasından hemen sonra tahliye kararlarının oranı %65 civarındayken, yorgunluk arttıkça ve yemek molasına yaklaştıkça bu oranın sıfıra kadar düştüğü görülmüştür (3).

 

Normal koşullarda hâkimlerin şartlı tahliye kararlarında çok fazla ince eleyip sık dokumaları gerekir. Gün içinde arka arkaya gelen davalar ve bu davaların ayrıntılarından yorulan hâkimler, bir süre sonra kolay olanı seçmekte ve mahkûmiyetin devamına karar vermektedir. Bu bulgular çeşitli yarışma jürileri ve akademik jüriler için de geçerli olabilir. Belki bu araştırma bulgularını bilmeksizin, akademik sınavlarda adayların jüriye daima tatlı ve tuzlulardan oluşan yiyecekler ikram etme adetinin nedeni bu olabilir.

 

İrade Tükenen Bir Kaynaktır

İnsanın kendini kontrol etmesi temel bir beceridir. Böylece kişi yüreğini, bedenini ve zihnini hemen haz verecek baştan çıkarıcı konu ve durumlardan uzak tutar. Kendini kontrol etmenin günlük dildeki karşılığı iradedir. İrade, insana özgü bir özelliktir ve kişinin düşüncesini, duygusunu ve davranışını yönlendirmesi konusunda zihinsel bir kapasitedir.

 

İrade sahip olunan sınırlı bir iç kaynağı kullanmaya dayanmaktadır. Kişinin kendisini kontrol etmek için geçirdiği süre ne kadar uzarsa, daha sonra ego boşalması durumuyla karşılaşma ihtimali o ölçüde artmaktadır (3). Bu nedenle, duyguları tetikleyen uyaranların yoğun olduğu ortamlarda kişinin kendini sürekli olarak kontrol etmeye çalışması, bir süre sonra bu kaynağın tükenmesine yol açar.

 

Yapılan bir araştırmada (4) katılımcılara, bir lezzet testi denemesinden geçecekleri söylenmiştir. Denemenin gerçekleşeceği odadaki masanın üzerine, bir tabağa dumanı üzerine iştah açıcı çikolatalı kurabiyeler, bir diğer tabağa da kırmızı turplar konmuştur. Bir grup katılımcıdan sadece çikolatalı kurabiyeleri, bir diğer grup katılımcıdan da sadece turpları tatmaları ve diğer tabağa el sürmemeleri istenmiştir. Gerçekte amaç denekleri odada yalnız bırakarak iradelerini sınamaktır. Katılımcılar gözlenmiş ve hiçbiri kural dışına çıkacak bir davranışta bulunmamıştır. Daha sonra araştırmanın ikinci aşamasına geçilmiş ve deneklere sorun çözme becerilerini ölçmek için ikinci bir uygulamaya katılacakları söylenmiştir. Bunun için denekler, gerçekte çözümü olmayan bir labirentle uğraşmak zorunda bırakılmıştır. Çikolatalı bisküvilerden yiyen ve iradeleri zorlanmamış grup labirenti çözmek için ortalama 19 dakika çalışmış ve 34 girişimde bulunmuştur. Buna karşılık kırmızı turp yiyen ve çikolatalı bisküvileri seyrederek iradeleri sınanan grup, ortalama 8 dakika çalışmış ve 19 girişimde bulunmuştur. Bu araştırma, basit bir konuda bile olsa özdenetimin sınanmasının, düşünen beynin enerjisini tükettiğini göstermektedir. Beynimizde “harekete geç” ve “dur” komutlarını veren bölgeler farklıdır. “İradesi güçlü” diye nitelendirdiğimiz insanların önemli bir bölümünde “dur” düğmesinin işlevi güçlüdür. Bu özellik insanın en temel ve ilkel kökeninden kaynaklanan dürtü ve eğilimlerini kontrol etmesini ve düzenlemesini mümkün kılar. Böylece kişi, uzun dönemli ve daha değerli amaçlarına yönelmek için gücünü ve dikkatini odaklayabilir.

 

Sonuç

İrademiz zayıfladığında arzularımızı dizginlemekte daha fazla zorluk çekeriz. Bu durum aynı zamanda kişinin kurallara uyma, verdiği sözü tutma konularında geri adım atmasına neden olduğu gibi, dürüstlük düzeyini de aşağıya çeker. Bir başka ifadeyle zihinsel ve bedensel yorgunluk, kişinin gerçekleri işine geldiği gibi çarpıtmasını ve yoldan çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle günlük ritminize eklediğiniz yeni aktivitelerin irade kontenjanınızı tüketecek türde olmamasına dikkat edin. Yorgun ve stresli durumlarda önemli kararlar vermemeye çalışın ve mümkünse karar aşamasını daha rahat olacağınız bir zamana erteleyin.

 

(*) Bu yazı “Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Çeker” kitabından değiştirilerek alınmıştır

 

Kaynaklar
  1. Ariely D. The (honest) truth about dishonesty. HarperCollins Publishers; 2012.
  2. Danziger S. Levav J, Avnaim – Pesso L. Extraneous factors in judicial decisions. Proceedings of the National Academy of Sciences of the USA 2011.
  3. Inzlicht M, Schmeichel BJ. What is ego depletion? Perspectives on Psychological Science 2012; 7(5): 450-463.
  4. Baumeister RF ve ark. Ego depletion: is the active self a limited resource. Journal of Personality and Social Physiology 1998; 74(5): 1252-1265.

Size nasıl yardımcı olabiliriz?

Bu hizmetimiz ile ilgili sorunuzu yanıtlamamız için formu doldurabilirsiniz. En kısa sürede yanıt vereceğiz.
TOP